Bu yaz Barselona’da yerel halkın turist karşıtı eylemleri zirve noktasına ulaştı. Türkiye’de bu yılın ilk sekiz ayında 11 milyon turisti ağırlayan turizmin başkenti Antalya’da aşırı turizm riski var mı? Aşırı turizm belirtileri neler, önlenebilir mi, zararları telafi edilebilir mi?
AŞIRI TURİZMİN İLK BELİRTİLERİ: OTANTİKLİĞİN KAYBI
Türkiye’de aşırı turizm konusunu çalışan akademisyenlerden Anadolu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Barış Seyhan, turizmin iletişim ve ulaşım teknolojilerinin gelişmesi, ucuzlaması sonucu kitlesel bir hal aldığını belirterek, 1950’lerde 25 milyon olan turizm hareketliliğinin günümüzde 1.4 milyara ulaştığını belirtiyor.
Seyhan, aşırı turizmin ilk kez 2016’da turizm alanında bilimsel makaleler yayınlayan bir dergi ile kavramsallaştırıldığını belirterek, aşırı turizmin toplumsal, çevresel ve ekonomik alanlarda oluşturduğu olumsuz etkileriyle belirtilerini ortaya koyduğunu söylüyor. Aşırı turizmin bir ülke, bir kent için oluşabileceği gibi, mikro ölçekli alanlarda da görülebileceğini belirtiyor.
Seyhan, “Karadeniz’in bir köyünde bir gözleme yapılıyorsa, ve o gözleme 10 kişi için yapılıyorsa, orada kullanılan yufka oklava ilen açılan yufka ve oranın peyniri ve orada yetişen ot ile yapılır. Bir otantiklik vardır. Sonra o gözlemenin methini duyan 1000 kişi o köye gider. Bu kadar misafrie köylü ne yufka ne ot yetiştirebilir. Yapımda hazır yufkaya geçilir, süpermarket peyniri kullanılır. Orası hala gözlemesi meşhur köydür ama bir otantiklik kalmamıştır. Biz buna sergilenen otantiklik diyoruz. Bu sergilenen otantiklikten anlarsınız aşırı turizmin varlığını. 2000 metrede Karadeniz’de artık süpermarket yumurtası ile omlet yiyorsanız otantiklik artık sergilenen bir şey olmuştur. Bu gastronomi turizminden bir örnek. Otantikliğin kaybını başka alanlarda da görmek mümkün” diyor.
AŞIRI TURİZMİN EKONOMİK, ÇEVRESEL VE KÜLTÜREL ALANDAKİ BELİRTİLERİ
Seyhan, aşırı turizmin diğer belirtilerini örneklerle şöyle anlatıyor:
“Çevresel etki olarak Barselona’dan örnek verelim. Şu an yılda 32 milyon turistin ziyaret ettiği Barselona’da her hanenin kişi sayısına göre aylık su istikakı var, çünkü turizm nedeniyle şehirde su tüketimi artmasına karşın su kaynakları sınırlı. Bu aşırı turizmin en temel ihtiyaç olan suya erişim bakımından çevresel etkisini gösteriyor. Dubronvik’te bazı bölgelerde turistlerin tekerlekli valizlerini yolda sürüklemesi yasaklandı. Gürültü bakımından başka bir olumsuz çevresel etkiye karşı alınan bir önlem bu. Barselona’da turistlere kiralanan evler nedeniyle şehirde ev kiraları çok yükseldi, hayat pahalandı. Bunlar da ekonomik alanda oradaki yerel halkın aşırı turizmden olumsuz etkilenmesine yol açtı. Aşırı turizm sonucu sosyal ve kültürel boyutta da çelişkiler ortaya çıkıyor. Söz gelimi Konya’da Mevlana Türbesi'ni ziyaret eden turistlerin oranın kültürel yapısına saygı göstermemeleri halinde dengeler bozulabiliyor. Ya da tatilde turistlerin uyuşturucu ve fuhuş talepleriyle özellikle yoksul ülkelerin kentlerinde suça yönelim artabiliyor. Tayland gibi ülkelerde bunun örneklerini açıkça görebiliyoruz. Bir yerde aşırı turizmin varlığını en kolay yoldan anlayabileceğimiz bir başka özellik de, o yerin ekonomik olarak turizme bağımlı hale gelmesi. Tarım, hayvancılık, sanayi gibi diğer ekonomik etkinlikler azalıp turizm tek başına ön plana çıkıyorsa orada bir aşırı turizm tehlikesi başladığını düşünebiliriz”
“AŞIRI TURİZMDEN TURİST DE TURİZM İŞÇİSİ DE MUTSUZ”
Turizm sosyolojisi üzerine araştırmalar yapan, Akdeniz Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi, Doç. Dr. Ece Ömüriş de aşırı turizm sonucu turistin de mutsuz olduğunu belirtiyor. Son yıllarda turizm aktivitesine katılmada sosyal medya ile gösterimin artmasıyla ana motivasyonun başkalarının gördüğü yerlerden eksik kalmama duygusu olduğunu öne sürerek, turizmin, tatilin iyi olma haline erişmek, iyi hissetmek amacının olduğunu ancak kalabalığın içinde turistin de mutlu olmadığını söylüyor.
Ömüriş “Turizm aşırılaştığı zaman, ana oyuncularından bir diğeri, turizm hizmeti verenin de iş yükünün artışı ile hizmet kalitesi düşerken mutsuzluğu artıyor. Az bir ücrete bu kadar yoğun bir işi yapmayı sürdürmek gerçekten çok zor ve artan turist sayısıyla çalışanların üzerine bu anlamda da daha fazla yük biniyor” diyor.
“ANTALYA HENÜZ BİR BARSELONA DEĞİL AMA OLMAYA YAKIN”
"Aşırı turizmin önüne geçilebilir mi?" sorusuna akademisyen cephesinden gelen cevaplar iyimser değil. Ömüriş, temel mesele kazanç olduğu sürece bu kalabalığın önüne geçilemez, temel mesele kazanç olduğu sürece turizm hareketini yavaşlatmak çok zor” derken, Seyhan, “turizmin en temel motivasyonu kar etmek. Ne kadar çok turist o kadar kazanç anlayışından sektörü uzaklaştırmak zor gibi görünüyor” yorumunu yapıyor. Seyhan ve Ömüriş, Antalya’nın aşırı turizm bakımından durumunun henüz bir Barselona olmadığını ancak yakın olduğunda birleşiyor.
- Turizm planlamasında yerel ve merkezi yönetim arasında kopukluk mu var?
- Bugünlerde gelen turist sayısı bakımından rekor üzerine rekor kırdığı açıklanan Antalya’nın kent planlanmasında aşırı turizm riski hesaba katılıyor mu?
Şehir Planlamacıları Odası Antalya Şubesi Başkanı Funda Yörük, soruya “Turist hedeflerini koyanlarla Antalya’yı planlayanlar aynı değil. Biz de seviniyoruz, daha fazla turist gelsin, gelir gelsin ancak kent bunu kaldırabiliyor mu, bunu da hesaba katmak, dikkate almak gerekiyor. Son yıllarda kaldıramadığına dair işaretleri görmeye başladık. Turistin gelmesini bekleyenlerle kenti kullananlar aynı noktada değil. Söz gelimi bakanlığın nereleri turizme tahsis edeceğini yerel yönetim gazeteden öğreniyor. Planlı olsa, belediye de ona göre altyapı, ulaşım hazırlığını yapabilir. Sit alanı karar değişikliklerini yine resmi gazeteden öğreniyoruz. Yerel yönetime, şehir planlamacılarına danışıldığı olmuyor ne yazık ki” yanıtını veriyor.
Antalya Büyükşehir Belediyesi Turizm Danışmanı eski TUROFED Başkanı Osman Ayık da turizm planlamasında hedeflerin sadece sayılara odaklanarak ortaya konulduğunu belirterek, turizmin temelinin sayılar üzerine değil sürdürülebilirlik üzerine kurulması gerektiğine dikkat çekiyor. Ayık, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’na çok iş düşüyor. Orada alınan kararların yeni bir yönetişim anlayışıyla, işin içine yerel insanları katarak verilmesi gerekiyor. Siz yukarıdan aşağıya bir takım coğrafyalarda bir takım planlamalar yapabilirsiniz ama orada yaşayan insan toplulukların görüşünü, rızasını, geleceğini ve refahını dikkate almanız gerekir. Son yıllarda ihmal ediyoruz bu konuları ve bu konularda iletişim kanallarını yeterince işletmiyoruz diye düşünüyorum” yorumunu yapıyor.
HAVALİMANI KAPASİTESİ ARTTIRILIRKEN KARAYOLUNDA VE ŞEHİRDE YARATACAĞI YENİ TRAFİK PLANLANMIYOR
Antalya’ya turistleri taşıyan havalimanı kapasite geliştirme projesi turizm planlamasında yerel yönetimlerle merkezi yönetimin eş güdüm içinde planlama sürecinde bu iletişim kanallarını işletilemediğinin örneklerinden biri. Yörük, havalimanı genişletme projesinden medyadan haberdar olduğunu belirterek “Çok güzel bir havalimanımız var. Şimdi genişleyecek, gelişecek. O da güzel, ancak o yolcu kapasitesi artan havalimanından şehre artan sayıda gelen insanları otellere götürecek yollarımız yok. Havalimanı yapılırken sadece havalimanı kapasitesinin arttırılması yeterli değil. Oradaki havalimanı insanları vakitlerini değerli kılan sürede otellerine götüremiyorsak, eş zamanlı şekilde ulaşımla beraber bunları da masaya yatırarak planlı bir şekilde çözümleyemiyorsak bir sorun var demektir. Göç yolda mantığı ile çözüm düşüneceğiz yine anlaşılan” diyor.
Ayık ise projeyle ilgili “Antalya Havalimanı boğulmak üzere. Kapasitesini arttırmak için yatırımlar planlanıyor ama etrafındaki yapılaşma ile İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaşadığımız sorunun benzerinin yaşanması çok muhtemel. Havaalanı etrafında yoğun yapılaşma havalimanı etrafını kuşatmaya başladı. Tüm trafik havayolu yanındaki yoldan gidiyor. Etrafındaki yoğun nüfus birikimiyle de o nüfusun da seyrüseferini düşününce havaalanı girişi çıkışı, oradaki ulaşım ve erişilebilirlik konusunda sıkıntı olabilir. Bunlara kafa yorup bu şehrin gelecek üç yılda beş yılda ne kadar sayıda misafiri iyi bir şekilde ağırlayacağını planlamak lazım. Antalya’nın yükünü biraz azaltmak lazım ki bu şehir sürdürülebilir bir şekilde önümüzdeki dönemde Türk turizmine en büyük katkıyı yapan destinasyon olarak kendini koruyabilirsin.” yorumunu yapıyor.
“TURİST VERGİSİ ERTELENMEMESİ GEREKEN KULLANIŞLI BİR POLİTİK ENSTRÜMAN”
Her yıl artan sayıda turistin kullanımının olumsuz etkilerini azaltmak ve telafi etmek için aşırı turizme maruz kalan pek çok Avrupa kentinde uygulanan turist vergisi Antalya’da başta yerel yönetim olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarının, Antalya’ya hizmet ulaştıran kamu kurumlarının yasamanın gündemine getirmek için yıllardır çabaladıkları ancak karşılık bulmayan bir talep. Kent, merkezi bütçeden 2 buçuk milyon nüfusa göre pay alırken, turistlerle beraber aslında 16 milyon insan tarafından kullanılıyor. Ayık, turist vergisinin, gelişmiş turizm bölgeleri ile gelişmemiş turizm bölgeleri arasında farkı kapatmak üzere, örneğin Antalya’da yüksek tutulurken, Sinop’ta hiç alınmayarak bir politik enstrüman olarak kullanılabileceğine işaret ederek, daha fazla ertelenmemesi gerektiğine işaret ediyor.