Hade biraz siyasetten uzaklaşalım…
Sizi, en sevdiğim dünyaya götüreyim kısaca…
Sabah 7’de 4 yol arkadaşım ile başladığımız bugünkü Pazar Günkü yolculuğumuz, Saat 18.00 sıralarında, Girne’ye eve varışımla sağ salim tamamlanmış oldu.
Artık klasikleşen «Pazar günü sürüş mu olur ? Başka gün kalmadı mı ? Şeklindeki hanım hücumunu, “ 35 Euro sigorta parasını boşuna mı verdik ? savunması ile bir kez daha savuşturduk sabahın ilk saatlerinde ve yola koyulduk…
Mehmet Başkan ( Ertepınar) rotayı geceden belirleyip, Umut Zeytin, Berk Aktuğ, Hakan Çolakoğlu ve bendenizden oluşan
ekibe tevdi etmişti…
İlk hedef, Gönyeli Çemberi’nden hareket, Lefke Aplıç’tan geçip, Kykkos Manastır Bölgesi idi…
Yola koyulduk…
Lefke Aplıç’ı geçtikten sonra, ara bölgede dokunulmamış, hurmalar ve çam ağaçlarıyla bezenmiş küçük ama eşsiz coğrafyanın arasından, Rum Sınır Kapısı’na dayandık.
Ve…
Başlasın yüce dağların keskin virajları, inişleri, çıkışları…
Sınır kelimesini boşuna sarfetmedim…
Güney’de, motosiklet sürücüleri için pahabiçilmez rotalar var…
Aslaft kalitesi ve sinyalizasyon da bayağı iyi…
Dağların tepesine tırmanıp, bir anda kendinizi, aşağıya bırakıyorsunuz da, yüzünüze Trodos’un nemi az, ılık meltemi dokunuyor…
Tepelere hakim köylerden geçiyoruz tek tek…
Turistler ve yerli halk, suvla kebabı kuyruklarına girmiş…
Kalo Panayiotis, Pedulas, Mutallas ve Kakopetria…
Dar sokakları, Akdeniz havasıyla bezenmiş…
Bizdeki Karmi benzeri onlarca köy…
Güneş tepemizde ama yine de sürüyoruz, sürdükçe keyifleniyoruz…
Arada kayboluyoruz, kayboldukça yol öğreniyoruz…
Dağları, aşıp, alışık olmadığımız toprak rengi, çam türleriyle karşılaşıyoruz defalarca…
Burası Kıbrıs mı? diye kendi kendime mırıldanıyorum…
Zaman zaman arkadaşlımdan gizlice kopuyor, yol kenarından çarçapuk fotoğraf çekiyorum envanterime…
Başkan kızıyor arada…
Yolumuz köy yollarından, Trodos’a yöneliyor…
Acıkmamıza ve acil su ihtiyacı da ekleniyor…
Kakopetria’ya park ettik…
İlk 10 dakika masaya gelen ilk ürünleri pirana balığı gibi tükettik hiç konuşmadan…
Şekerimiz dengelendikçe, sohbetimiz de başlıyor, dertleşmemiz, kahkamamız birbirini izliyor…
Derdi tasayı geçici üstümüzde attığımız güzel bir günü daha geride bırakıyoruz yavaş yavaş…
Bostancı Sınırı’nı geçip memlekete döndük…
Geriye dönüp baktığımda, harika yerleri, unutulmaz görselleri, lezzetli yemeği, düzenli yollarıyla Güney, güneyde kalmıştı…